Onlarca yıldan beri, insan faaliyetinin, sismogenetik yapılara etki eden gerilimlerdeki değişiklikler sebebiyle potansiyel olarak depremleri tetikleyebileceği bilinmektedir. Bu düşük şiddetli depremlerin tetiklenmesinin önceden bilinen örnekleri hidroelektrik barajlar, orta-derin ve derin jeotermal santrallerin yanı sıra petrol ve gaz çıkarmayla ilgilidir. Son zamanlarda, formasyon sıvılarının ve atık suyun sıkı formasyonlara yeniden enjekte edilmesi, jeotermal enerjinin önemli bir rol oynayacağı yeşil dönüşüm göz önüne alındığında, doğal kaynakların kullanımına devam ederken sismisite riskinin nasıl önleneceğine dair endişeleri ve tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Sismik riskin azaltılması, fay davranışının, fayların yeniden etkinleşmesi koşullarının ve faylanmanın başlamasına (yeni fayların oluşması) yol açan koşulların anlaşılmasını gerektirir. Artan sismik riskin olası göstergelerinin değerlendirilmesine yardımcı olacak ve erken uyarı mekanizması sağlayacak detaylı, gerçek zamanlı bir izleme ihtiyacı da bulunmaktadır.
Fayın yeniden aktif hale gelme riskini anlamak için bu sırayla sayısal modelleme yapılmalıdır:
Isamgeo, mevcut verilere ve jeolojik karmaşıklığa bağlı olarak birden fazla yaklaşım kullanır. Bu çözümler, sadece gerilme yolundaki değişimin dikkate alındığı basitleştirilmiş tek boyutlu senaryolardan, detaylı iki boyutlu ve üç boyutlu sayısal simülasyonlara kadar değişebilir. Daha karmaşık modellerde, sistem üzerinde etkili olan tüm gerilimler -özellikle gözenek basıncı ve sıcaklık değişimleri- olası kemerlenme etkileriyle birlikte yeniden düzenlenerek dikkate alınır.